Ege Doğaç Erdoğan – Sadece deprem bölgesinde değil, ülke genelinde çocuklar olan biteni idrak etmeye çalışırken travmatize olmuş durumdalar. Bizler ise anlatması çok zor bu olayı genç beyinlere ifade etmeye çalışırken zorlanıyoruz. Geleceğimizi şekillendirecek çocuklarımızın iç dünyalarında nelerin döndüğünü, onlara nasıl yaklaşmamız gerektiğini Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Dorukhan Besin’e sordum:
– Deprem çocuklar üzerinde nasıl bir etki yarattı? Büyüklerin doğru yaklaşımı nasıl olur?
Çocuklarla kurulan ilişki ve iletişim, yetişkin dünyasından çoğu zaman farklıdır. Düşünsel, duygusal ve fiziksel anlamda ihtiyaç ve talepleri yaş düzeylerine göre değişkenlik gösterir. Soyut ve somut kavramları anlamlandırmada yeterli düzeye erişmemiş çocuklarla iletişim kurarken hassasiyet gösterilmesi gerekir. Afetlerde çocukluk çağı aşılarının devamı da önemlidir. Ulusal aşı programımızın devamı sağlanmalıdır. Ek olarak programda olmayan ancak ailelerinin isteğiyle uygulanan rotavirüs, influenza, menenjit aşılarının yapılması daha da önem kazanmaktadır. Aşıların takibi ve planlanması açısından çocuk doktorlarından veya en yakın sağlık kuruluşlarından mutlaka destek alınmalıdır.
– Depremden direkt etkilenen çocuklarla nasıl iletişim kurulmalıdır?
Çocuklara yaklaşım ikiye ayrılmalı, depremden direkt etkilenenler ve depremin yıkıcı etkilerine sosyal medya araçları ile maruz kalanlar. Depremden direkt etkilenen çocuklarda bu anı sürekli yaşıyormuşçasına bağırma, korkma, kâbus görme, altını ıslatma, uykudan aniden uyanma, sıçrama, ağlama krizleri görülebilir. Ek olarak yalnız kalmaktan korkma, kapalı yerde duramama gibi duygu değişiklikleri eşlik edebilir. Burada önemli noktalardan biri depreme ait görsel ve işitsel videolara maruziyetin azaltılmasıdır. İzlenen video ile o an tekrar yaşanabilir ve çocukların tetiklenmesine sebep olabilir. Ebeveynler bu konuda dikkatli olmalı; sosyal medyanın ve televizyonun bir süre hiç açılmaması gerekebilir. Çocuklar bu süreçte yalnız bırakılmamalı, çadırda yaşayan bir ailenin ekmek almaya ya da okula giderken çocuğuna eşlik etmesi rutin hayatın devamına katkı sağlayacaktır.
– Hayata depremle başlamış bebeklerin durumu nedir?
Onların daha çok fiziksel bakıma, kucaklanmaya ve ilgiye ihtiyaçları var. Anne babalar bu ihtiyaçlara dönük hareket etmelilerdir. Özellikle 0-3 yaş ve ileriki yaşlarda temas çok önemlidir. Sarılmak, dokunmak, güvende olduğunu hissettirmek iyileştirici güçtedir. Ancak her çocuk bunu talep etmeyebilir, çocukların bu noktada isteklerini göz ardı etmeden temas kurulmalıdır. Daha küçük yaş grubu çocuklarda fiziksel ve duygusal anlamda tutulmak, kapsanmak ve korunmak bağ kurmanın en önemli adımıdır. Yine bu süreçte çocuklar tek başına yatmaktan korkabilir. Böyle bir durumda çocuğun aileyle beraber uyuması kısa bir süre için uygun olabilir. Karanlıktan korkan çocuklar için ışık açık uyuması desteklenebilir.
– Çocuklarımıza nasıl umut vadeden bir gelecekten bahsedebiliriz?
Çocuğa depremin bir doğa olayı olduğu, korkmanın doğal olduğu anlatılmalı. Dünyanın riskli şeyler barındırabileceği gibi iyi şeyler sunduğunu da betimleyebiliriz. Çocuğun seveceği küçük görevlerle günlük hayata katılması sağlanmalı. Çocuklara talep ettiği kadar destek olunmalı, görevleri bireysel tamamlamalarına fırsat tanınmalı. Bazen yeterli desteği çocuklarımıza sunamayabiliriz. Bu noktada uzmanlardan destek talep edebiliriz. Özel gereksinimli çocukların destek ihtiyacı daha fazla olabileceği gibi ruh sağlığı uzmanlarıyla koordineli hareket edilmesi süreci kolaylaştırır. Travmatik yaşantılara maruz kalan çocukların fotoğraf ve videolarının çekilmemesi ve internette paylaşılmaması gerekir. Bu paylaşımlar mahremiyet/çocuk hakkı ihlali olduğu gibi travmatize edici olabilirler.